19 Aralık 2011 Pazartesi

dizi izle

16 Haziran 2011 Perşembe

İstanbul’daki sahabe türbeleri

Bilindiği gibi, İstanbul'da birçok sahabenin türbesi ve mezarı (kaynaklar, İslâm ordularının ilk İstanbul kuşatmasına 63 sahabenin katıldığını aktarıyor) var…
Bu yoğun gelişin sebebi, Peygamber Efendimiz’in ağzından çıkan bir hadistir. Bu hadiste Peygamber Efendimiz İstanbul’un “bir gün mutlaka” fethedileceğini müjdelemiş, fethi gerçekleştirecek fatihi, ordusunu ve milletini kutlamıştır.
İşte bu yüzden Arap orduları dönem dönem tam beş kez İstanbul önlerine akmıştır.

Bunların üçü kuşatma (İstanbul ilk olarak 669’da Muaviye bin Ebu Süfyan döneminde, sonra 673’te, ardından da 713’te kuşatıldı), ikisi ise akın biçiminde gerçekleşmiştir.

Bazı sahabeler bu akın ve kuşatmalara katılmış, bazıları bu uğurda (Peygamber-i Âlişan’ın müjdesini gerçekleştirme uğruna) şehid olmuştur. Bunların en bilineni hiç kuşkusuz “Eyyûb Sultan” olarak meşhur olan Hâlid bin Zeyd el-Ensarî en-Neccârî’dir (r.a.)

Hz. Peygamber’in Medine hicretinde evini açan bu zat, ebediyet uykusunu İstanbul’un kendi adını taşıyan semtindeki türbesinde uyumaktadır. Kayıp kabrini bir riyazet anında Fatih Sultan Mehmed’in şanlı hocası Ak Şemseddin keşfetmiştir. Fatih, bu zata, “Bu ferah ki bende görürsüz, bir Kal’a (İstanbul) fethünden değildur; Ak Şemseddin gibi bir pîr-i aziz zemanında yaşaduğuma sevinurum (sevincim İstanbul fethinden dolayı değil, Ak Şemseddin’e çağdaş olmaktan dolayıdır)” diyecek kadar sonsuz bir hürmetle bağlıdır.
Zaten o Allah ve Peygamber dostlarının dostudur. Ebû Eyyüb’un kabrini bulup türbesini yaptırmadan kendine saray yaptırmaması da bundandır!
İşte bu yüzden İstanbul fethinden sonra inşa ettirdiği ilk camiye, Fatih, kendini adını değil, onun adını vermeyi uygun bulmuştur. Gencecik Padişah, Peygamber’ine ve ashabına böylesine bağlıdır.

Bu girişten sonra hemen belirtmeliyim ki, İstanbul’da “sahabe” olarak tanımlanan ve bu amaçla ziyaret edilen, çoğunluğu sur içinde 29 türbe mevcuttur. (Bunlardan yedisi Eyüp sınırları içinde, 18’i sur içinde, 3’ü de Beyoğlu’ndadır). Ancak bunların kaçının gerçekte “sahabe türbesi” olduğu belirsizdir. Hatta “sahabe türbesi” ya da “sahabe kabri” denilen mekânlarda yattığı varsayılan isimlerin tarihen orada bulunmalarının mümkün olmadığı görülmektedir…

Mesela Hz. Ebu Derda (r.a): İstanbul’da Eyüp ve Karacaahmet’de iki türbesi vardır. Ancak ilk İstanbul kuşatmasından 17 yıl önce 652’de vefat etmiştir. Tabiatıyla Ebu Derda’nın İstanbul’a gelmesi imkânsızdır.
Karaköy Yeraltı Camii’nde türbesi bulunan Hz. Amr bin el As’ın da (r.a), keza ilk kuşatmadan 6 sene önce vefat ettiği biliniyor. Bu sahabe hakkında çalışma yapan Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adem Apak: “Amr bin el As, Mısır’da valilik yaptı. İlk İstanbul kuşatmasından 6 sene önce vefat etti. Zaten bugün Kahire’de adına türbe ve cami vardır. İstanbul ile hiçbir ilgisi yoktur” diyor.

İlk İstanbul kuşatmasından 19 yıl önce vefat eden Hz. Ebuzer el Gıfari’nin de İstanbul’da bir türbesi mevcuttur. Oysa makbul kaynaklar onun Medine yakınlarındaki Rece’de vefat ettiğini belirtiyor.
Türbesi Balat’daki Koca Mustafa Paşa Camii içinde bulunan Hz. Cabir bin Abdullah’ın da 698’de Medine’de vefat ettiği ve Cennetülbaki Kabristanı’na defnedildiği değişik kaynaklarda aktarılıyor.

Edirnekapı Atik Ali Paşa Mahallesi’nde türbesi bulunan Hz. Ebu Said El Hudri’nin de Mekke’deki Cennetülbaki Kabristanı’na defnedildiği kesin olarak biliniyor.
İstanbul’a hiç ayak basmadığı tespit edilen “sahabe”lerin yanı sıra, hiçbir eski kaynakta sahabe olarak adı geçmeyen, hadis ravileri arasında bulunmayan, hadislerde isimlerine rastlanmayan kişilerin de “sahabe” olarak İstanbul’da türbe ve mezarları var…

Muhammed el Ensari, Abdullah el Hudri, Ka’b, Hafir, Şûbe, Hamdullah el Ensari, Cafer el Ensari, Vehb bin Huşeyre bunların arasında yer alıyor.
Eski kaynaklarda “sahabe” olarak yer almayan bu isimlerin, sadece İstanbul fethinden sonra yazılan bazı kitaplarda yer aldığı uzmanlar tarafından vurgulanıyor.

Karaköy Yeraltı Camii’nde türbesi bulunan ve sahabe olarak bilinen Süfyan bin Üyeyne’nin İstanbul’a geldiğine dair hiç bir bilgi yoktur. Bu zat aslında “sahabe” değil “tabiin”dir... “Sahabe Çağı”ndan 100 yıl sonra yaşamıştır.
Keza, Peygamber-i Âlişan Efendimiz’den çok sonra yaşamış Hasan Hüseyin, Baba Cafer, Abdurrahman Şamî, Edhem gibi isimlerin kabirleri de İstanbul’da “sahabe” muamelesi görmektedir.

Hülâsa: İstanbul’da gerçek anlamda 6 sahabenin makamı, ikisinin de türbesi bulunuyor. Gerisi ihtilâflıdır.
“Sahabe kabri” olarak meşhur olmuş bazı mekânları “kabir” değil, “makam” kabul etmek her halde daha doğru olacaktır.
Yarın bu “türbe” ve “makam”lardan söz edelim.
Y. BAHADIROĞLU
vanasyanur

1 Ekim 2009 Perşembe

AŞIKPAŞAZADE VE TÜRBESi (ŞEYH AHMED EFENDi TÜRBESi)

Türbe, Fatih, Haydar mahallesinde, Aşık Paşazade Camii bitişiğindedir.

Şeyh Ahmed Efendi, onyedinci asır Osmanlı tarihçisi olup ünlü Aşıkpaşazade Tarihi adlı eseri yazmıştır. Asıl ismi; Ahmed bin Şeyh Yahya bin Selman'dır. Amasya'nın Elvan Çelebi köyünde doğdu. Aşık Paşa'nın soyundangeldiği için Aşıkpaşazade ismiyle tanındı. 841/1437 senesinde hac için çıktığı yolculukta Konya'da, Sadreddin-i Konevı Tekkesi'nde bulunan Şeyh Abdullah Makdisı'den, manevi ilimieri öğrendi. Mısır'da Seyyid Ebu'l Vefa Hazretleri'nin derslerinde bulundu. 84211438 senesinde hacdan döndükten sonra, Rumeli sancak beylerinden ishak Bey'in himayesine girdi. Aynı sene Sultan ii. Murad Han'm Macaristan Seferi'nde bulundu ve bu sefer dönüşünde Edirne'ye yerleşti. 85211448 senesinde Kosova Savaşı'nda kahramanca savaştı. 857/1453 senesinde istanbul'un fethinde bulundu Fetihten sonra istanbul'a yerleşti ve burada talebe yetiştirmeye uğraştı: 857/1457 senesinde Ballıbadra Seferi'ne katıldı. Seksen yaşından sonra, meşhur kitabını yazmaya başladı. Aşıkpaşazade 883/1478 tarihinde öldü ve kendisinin yaptırdığı Aşıkpaşazade Camii'nin bahçesine gömüldü. "Aşıkpaşazade Tarihi" ismiyle meşhur olmuş eseri açık ve anlaşılır bir dille yazılmıştır. Eserin, devrinin sosyal ve psikolojik hayatını anlatan bir özelliği vardır.

Türbe, Aşıkpaşazade ile aynı adı taşıyan ve kendisinin yaptırdığı caminin kıble yönündedir. Bu yapı, farklı tarihlerde inşa edilmiş, fakat sonradan bırleştirilmişA iki bölümden meydana gelen kubbeli bir yapıdır. Bu böıüm.lerden biri; Aşıkpaşazade'nin kabrinin bulunduğu türbe, diğeri ıse Seyyıd Velayet Hazretleri'nin torunlarından Mehmed Çelebi'nin (v:924/1518) gömülü olduğu yapıdır. Bu yapının da yanında Seyyid Velayet Hazretleri Türbesi vardır.

Aşıkpaşazade'nin türbesinin duvarları kesme küfeki taşından örülmüştür. Avluyu sınırlayan ve cadde boyunca uzanan duvarlarda dikdörtgen açıklıklı, demir parmaklıklı pencerelerle, basık kemerli bir dış kapı bulunur. Türbenin, kuzey, batı ve doğu cephelerinde, Klasik duzende, ıkı sıra halınde düzenlenmiş altışar pencere vardır. Kubbe etegınde, bazı parçaları hala görülebilen, Barak üsluptaki siyah renkli kalem ışlen, camının onarıldığı 1198/1783 senesinde yapılmış olmalıdır. Tramplarda kubbe arasında yer alan küçük pandantiflerin yuzeyınde, yuvarlak çerçeveler içinde, istifli sülüsle Esma-ül Hüsna'dan Ya Sultan, Ya Sübhan, Ya Gaffar yazılmış olup' bunlar geç doneme aıttır.

Türbede Aşık paşazade Şeyh Ahmed Efendi ve onun soyundan gelen kimlikleri bilinmeyen dokuz kişi olmak üzere, toplam on zat medfundur.

Türbe ziyarete kapalıdır. Büyük bir onarıma ihtiyacı vardır.

30 Eylül 2009 Çarşamba

AHMED ZİYAEDDiN GÜMÜŞHANEVİ HAZRETLERİ

Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi Hazretlerinin kab ri şerin, Eminönü Süleymaniye Camii müştemilatında Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi'nin kıble tarafındadır.

istanbul'un büyük evliyalarından, Nakşıbendi tarikatına mensup, Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi Hazretleri, 1228/1813 yılınde Gümüşhane'nin Emirler mahallesinde doğdu. Adı Ahmed b. Mustafa künyesi Ziyaeddin olup Gümüşhanevı lakabı ile meşhur oldu. Babas Mustafa Efendi'dir.

Daha küçük yaşlarda zekasıyla dikkat çekti. Beş yaşında Kur'anı Kerim'i hatmetti. Şeyh Salim Efendi, Şeyh Ömer el-Bağdadı Efendi, Şeyh Ali e/-Vefa.! ve Şeyh Ali Efendi gibi zamanın büyük zatlarından dersler aldı.

On yaşında Trabzon'a ailesiyle beraber yerleşerek ilim tahsiline devam etti. Ticaret gayesiyle onbeş yaşında istanbul'a geldi ve eğitimine burada devam etmeye karar verdi. Beyazıd ve Mahmudpaşa medreselerinde eğitimini bitirdi ve icazet aldı. Bu arada büyük veli Abdülfettah-ı Akrı Hazretleri'ne bağ/andı ve sohbetlerine devam etti. Daha sonra hocasının isteği üzerine Trablusşam Müftüsü Ahmed Ervadı hazretlerinin himayesi altına girdi. Ahmed Ervadı Hazretleri'nden Nakşibendiyye, Kadiriyye, Halidiyye, Çeştiyye, Halvetiyye, Bedeviye, Rifaiyye ve Şazeliyye yolunca icazetler aldı.

Bab-ı Ali kapısı sırasında, Gülhane Parkı karşısında yer alan Fatma Sultan Camii'ni 1276/1859 yılında tamir ettirip, sohbetler için dergah haline getirdi. Bu cami daha sonra Gümüşhaneli Dergahı olarak anılmaya başlandı. 93 harbi olarak bilinen savaşa talebeleri ile birlikte -

Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi Hazretleri birçok serler yazmıştır. Bunlardan birkaçı şöyledir;

Ramuzu'I-Ehadis, Garaibü'I-Ehadis, Hadıs-i Erbaın, Camiu'I-UsOI, =1uhu'ı-Arifin, Mecmuatü'/-Ahzab, Kitabü'ı-Ariffn, Necatü'/-Gafilfn, \etaicü'ı-ihlas, Camiu'I-Menasık, Camiu'I-MütOn, Vasiyetname'dir.

Ahmed Ziyaeddin Efendi'nin kabrinin etrafı demir parmakıklarla çevrilidir. Mezartaşının başucu taşında;

Nazar kı! çeşm-i ibretle makam-ı ilticadJr bu
Erenler dergahı Bab-ı tüyüzat-ı Hüdadır bu
Ziyaüddin Ahmed mevledi anın Gümüşhane
Şehir-i şark O garbm mürşid-i rah-ı hüdadJr bu
Muhakkak ehl-i Hak olmaz abdehid sebil ey zair
Saray-ı kalbini pak eyle bBb-1 evliyadır bu
Şia-i dürr-i vahdet menbe-i ilm-i ledünnıdir
Mükemmel varis-i şer-i Muhammed Mustafa'dır bu
Hilafet müddetinden irci vaktine dek Hakka
Tarik-i Halidıyi neşreden Hak rehnümadır bu
Oku ihlas ile bir Fatiha kalbinde daim tut
Cila-i ruhdur zikr-i müridana gıdadır bu
Zilkade sene 1311/1893
Ayakucu taşında;
"Muhaddisın-i Kiramdan, Fahru'I-Meşayıh Gümüşhaneli
el-Hac Ahmed Ziyaeddin Efendi
Hazretleri'nin ruh-u mukaddesIerine
el-Fatiha" yazılıdır.

AHMED CEVAD PAŞA VE TÜRBESİ

Türbe, Fatih Malta'da, Emir Buhari Camii bahçesinde olup 2126. ada ve 24. parselde yer almaktadır.
Ahmed Cevad Paşa, Sultan II. Abdülhamid devri
sadrazamlarındandır. Miralay Mustafa Asım Bey'in 1268/1851 senesinde Şam'da doğan oğludur. Henüz onbir yaşında iken babasını ve annesini kaybetti. Şeyhülislam Atıfzade Hüsamaddin Efendi'nin himayesinde yetişti. Ilk tahsilini Bursa ve istanbul'da yaptı. Erkan-ı Harbiye'yi birincilikle bitirdi. Kısa bir süre sonra terfı ederek Kolağası rütbesiyle Padişahın yaverliğinde bulundu. Binbaşı iken, Osmanlı-Rus savaşında Tuna'ya gönderildi ve orada Süleyman Paşa'nın yaverliğini yaptı. Necip Paşa Fırkası'nın Kurmay Başkanlığı'nda bulundu. Yirmiyedi yaşında miralaylığa (albay) yükseldi. 130211884 yılında Çetine'ye Sefir tayin edildi ve rütbesi mirlivalığa (tümgeneral) yükseldi. Bu tarihten sonra, Cevad Paşa, devlet işlerinde daha ,~ühim vazifelerde görevlendiriidi. Önce, Teftiş-i Askerı Komisyon Uyeliği, sonra da vali ve kumandan olarak Girit'e gönderildi. Girit'te büyük başarılar göstererek, asayişi sağladı ve idaresiyle herkes tarafından taktir gördü. Sultan II. Abdülhamid bu hizmetine karşılık, önce .. müşir (mareşaı), sonra da 1309/1891 yılında sadrazam tayin etti. Uç yılı geçen sadrazamlığı sırasında devletin iç ve dış emniyetini korumaya çalıştı. 1313/1895'de görevinden alınan Cevad Paşa üç yıl sonra 1318/1900 tarihinde istanbul'da vefat etti. Vasiyeti üzerine, Emir Buhari Oergahı karşısında ve babasıyla annesinin medfun bulunduğu kabristana defnedildi. Türbe, aynı yere sonradan inşa edildi. 1297/1879 yılından itibaren tarih, matematik, sanayi ve ahlakla ilgili yazılar yazdı ve ancak yirmidört sayı yayınlayabildiği Yadigar adlı bir dergi çıkarmıştır. Ayrıca, Riyaziyenin MebBhis-i Dakıkası, Kimyanm Sanayıe Tatbikini Havi MebBhis-i Müfide (istanbul, 1295/1878), Sema yahud Kozmografya (istanbul, 1296/1879) adlı eserleri kaleme almıştır.

Türbe, Cevad Paşa'nın ölümünden kısa bir süre sonra 1318/1900 yııınaa nanımı tarafından, Mmar KemaJeddin Bey'e inşa ettiriJmiştir. Neo Klasik tarzda olan türbe, mimarın istanbul'daki ilk taş yapılarındandır. Kare planlı, kubbeli bir türbe odasıyla, bunun önünde yer alan, dikdörtgen planlı bir giriş bölümünden oluşan bina kesme taştan yapılmıştır. Kubbe duvar kenarlarına yerleştirilen sekizgen sütunların taşıdığı kemerler üzerine yerleştirilmiş olup kurşun kaplıdır. Türbe odası güneydoğuya ve güneybatıya açılan kemerli pencere/er ile aydınlatılmıştır. Türbeye, tamamen mermerden yapılmış, stalaktit başlıklı sütunlara dayalı, kaş kemerli az derin, eyvan şeklinde bir porta/den girilir. Bu büyük kemerle, basık kemerli esas giriş kapısı arasındanki sahada Cevad Paşa'nın adının yazılı olduğu sivri kemerli bir alınlık içine ce" sü/üs hatla yazılmış bir kitabade; Sadr-ı Esbak ve Yaver-i Ekrem Merhum Ahmed Cevad Paşa'nm Türbesidir. Sene 1318 (m.1900) yazılıdır. Asıl kitabe ce" sülüs hat ile Hattat Hafız Mehmed Nuri Efendi tarafından yazılmış olup şunlar yazılıdır;

Rahmetullahi, ala sahibi hBzihi'l-medfen Hazret-i Ahmed Cevad Paşa ali-cay kim

Üç sene hem on buçuk ay verdi sadra zib ü fer Daima her mansıbda sıdk ile hizmet edip

Kıldı ibrazı meastr ol hidivi namıver Seyyidü'l-kevneynden "artık Cevad ge/" emrini Alem-i manada etmiş Firdevse sefer

Layıh oldu leyle-i Miracda tarih-i tam

Hak ede Ahmed Cevad Paşa'ya cinam makar murtaza, sene 1319 (1900)

Cevad Paşa Türbesi'nin içi basit bir şekilde sıvanarak beyaza boyanmıştır. Özellikle giriş yüzünün bezemesine özen gösterilmiştir.

Türbede; Ahmed Cevad Paşa ile kızkardeşi Hace Sare Hanım (1335/1916) medfundur.

Ahmed Cevad Paşa'nın lahtinin üzerine celi sülüs hat ile şunlar yazılıdır;

Hüv'el bakı / sadr-ı esbak / ve ya ver-i ekrem

merhOm ve ma'ğfOr / Karaağaçli-zade / Ahmed Cevad Paşa / ROhıyçün nzaen / Lil/ahi tealel Fatiha

sene 1318/ff 14 Rebi'ül-ahır/yevm cum'a"

Güneyde bulunan Hace Sare Hanım'a ait lah it de, Ahmed Cevad Paşa'nın lahti gibi cell sülüs hatlı olup ayak taşında bir vazo bulunmaktadır. Lahitte;

MerhUm miralay Mustafa Asım Bey kerımesi

Sadr-ı esbek merhOm Cevad Paşa hemşiresi MerhOme Hace Sara Hamm'm ruh-i şerifi için el-Fatiha

Vefatı: 14 Recep 1335 (1916)

yazılıdır.

Türbe ziyarete kapalıdır. Hiç onarım görmemiştir. Büyük onarıma ihtiyacı vardır.

29 Eylül 2009 Salı

Adile Sultan Ve Türbesi

Türbe, Eyüp'te, Bostan iskelesi sokak, No:2, 50. ada, 3. parselde yer almaktadır.

Adile Sultan, Sultan II. Mahmud'un, Zernigar Hanım'dan (v:1246/1830), 15 Şewal 1241/23 Mayıs 1826 tarihinde istanbul Topkapı Sarayı'nda doğan kızıdır. Sultan Abdülmecid'in kız kardeşi, Sultan II. Abdülhamid'in de halasıdır. Küçük yaşta annesini kaybeden Adile Sultan, Sultan II. Mahmud'un baş kadını Nevfidan Kadın tarafından büyütüldü. Sultan II. Mahmud çocuklarının eğitimine önem vermiştir. Adile Sultan, sarayda özel hocalardan din, edebiyat, müzik, hat dersleri aldı. 1261/1845 yılında Tophane Müşiri Mehmed Ali Paşa ile evlendi. 1317/12 Şubat 1899 tarihinde vefat etti.

Nakşıbendi tarikatıne mensuptur. Adile Sultan, divanı olan tek padişah kızıdır. Divanı; babası, kardeşleri, kız kardeşleri, eşi için yazmış olduğu mersiyeler ve tasawuff gazelleri içerir. Hayırsever bir insan olarak tanınırdı. Bakımsız mahalle mekteplerini onartır, gereksinimlerini karşılar, yoksul çocukları okutur, giydirip donatır. hastaları tedavi ettirir, gelinlik kızlara çeyiz yaptırır, kurumuş çeşmelerinl akıtılmasına paralar harcar, yoksul ailelere yardım ederdi. Bala! Süleyman Ağa Külliyesi'ni, yeniden inşa ettirmiştir. Sağlığında ondört ayrı vakıf kurdurdu. Vasiyet i gereği, öldükten sonra taşınabilir tüm serveti ve eşyası satılarak parası yoksullara yardım için harcanmıştır. Sonraki yıllarda, Adile Sultan'a ait olan Kandilli Sarayıını kız lisesine tahsis edildi, Koşuyolu'ndaki köşkü ve korusu öğretmenler için sağlık tesisi olarak hizmete sokuldu, Fındıklı Sarayı ise Meclis-i Mebusan Darülfünun, Güzel Sanatlar Akademisi ve Mimar Sinan Üniversitesi içir kullanıldı.

26 Eylül 2009 Cumartesi

ABDURRAHMAN PAŞA VE TÜRBESi

Türbe, Eyüp'te, Camii Kebir caddesinin Boyacı sokak ile kesiştiği köşede 48. ada, 17. parselde yer almaktadır.

Abdurrahman Paşa, Sultan ibrahim devri Babüssade Ağası'dır.
Osmanlı Saray Okulu olan Enderun'da yetişerek, Anadolu ve Mısır valiliklerinde bulundu. 11 Recep 1062/18 Haziran 1652 tarihinde katlediidi. Temiz yürekli, cömert ve güzel söz söyleyen bir zat idi.

Türbe kapısının üzerindeki ondört mısralık kitabede, türbeyi 1058/1648 yılında Şekerpare Kadın'ın kendisi için yaptırdığı yazmaktadır.